SİNAN ONUŞ
GAZETECİ / YAZAR
8 Mart 2018 tarihli Science dergisinde Katie Langin imzasıyla yayınlanan bir araştırmaya göre, yanlış bilgi içeren tweetler insanlara, doğru bilgi içerenlerden altı kat daha hızlı ulaşıyor.[1]
Her 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda da özellikle sosyal medyada Yunan Başkomutanı Trikopis’i kimin esir aldığına ilişkin yanlış bir bilgi dolaşıma sokuluyor. Buna göre, Trikopis ve beraberindeki binlerce askeri, “Afyonlu Ahmet Çavuş ve yanındaki iki er” esir alıyor. Oysa Trikopis’i bizzat esir alan kişi, 5. Kafkas Tümeni Tugay Komutanı Yarbay Ali Rıza Bey’den (Benli) başkası değil.
“Ateş Kes” Borusu Çalıyor
Doğru bilgiyi gelin, 3. Baskısı Kopernik Kitap’tan çıkan “Kızılca Kıyamet Alb. Ali Rıza Bey ve Yzb. Fuat Bey’in Günlükleri” isimli kitabın 435-449. sayfalarından oldukça ayrıntılı yer almaktadır.[2]
30 Ağustos’ta gece 23.30’u gösterirken Yunanların direnci kırılmış ve son mevzileri de ele geçirilmişti. Yunanlar, neredeyse her şeylerini enkaz halinde bırakarak Kızıltaş Vadisi boyunca karmakarışık şekilde dağlara doğru kaçmıştı. 1 Eylül’e gelindiğinde takip ve çatışmalar devam ediyordu. General Trikopis, anılarında o günü şöyle anlatıyordu:
“Derleme kuvvetlerin heyeti mecmuası 15.000 kişiyi geçmezdi. Borazanlardan biri, kimsenin emri olmaksızın ‘Ateş kes’ borusu çaldı. Biraz sonra şu haberi aldım: Silahlı piyade askerleri, topçuların etrafını sarmış ve Türklere ateş açıldığı takdirde kendilerinin de topçulara ateş edeceklerini söylemişlerdi.”[3]
Yunan hatlarında bunlar yaşanırken Uşak da yanıyordu. 4. Kolordu Kumandanlığı 69. Alay’ın Uşak’a gelmesini, bölgenin kontrolünün 5. Kafkas Tümeni’ne devredilmesi yönünde emir gönderdi.
5. Kafkas Tümeni Kumandanı Kurmay Yarbay Halit Bey ve kendisine bağlı tugayın kumandanı Kurmay Yarbay Ali Rıza Bey de saat 16.10’u gösterirken Göğem köyünün yakınlarında karargâhlarını birleştirdi. Bu sırada Karahisar köyünün bir kilometre güneyinde görevli Süvari Keşif Kolu Kumandanı Başçavuş Naci Efendi, Yunan bir sözcü ile Halit Bey’in yanına geldi. Sözcü, teslim olmak istediklerini ve iki generalin teslim alınmak için tümen kumandanını beklediklerini söyledi. Saat 18.30 olmuştu.
Beyaz Bayraklı Yunan Subayı
Ali Rıza Bey, Yunan sözcüyü ve yanında hazır bekleyen karargâhını alarak ilerlemeye başladı. Süvari Bölüğü’nün mola verdiğini sandıkları çam ağaçlarıyla kaplı bir tepeye vardılar. Onları, Bölük Kumandanı Yüzbaşı Ahmet Bey karşıladı. Ali Rıza Bey’e şu bilgiyi verdi:
“Biraz evvel beyaz bayraklı bir Yunan subayı görüldü. Bu subay, General Trikopis tarafından gönderildiğini, 4 bin er ve aralarında generaller de bulunan 400 kadar zabitin teslim şartlarını konuşmak üzere kumandanımızla görüşmek istediklerini bildirdi.”
Tugay Emir Zabiti (emekli general) Kemal Bey, Ali Rıza Bey’in emriyle yanına bir çavuş alarak ileri atıldı. Kayalık yol bittiğinde bir anda kendilerini tarifi zor bir düşman kalabalığı karşısında buldular. Kemal Bey, güzel Türkçe konuşan Yunan bir ere, kumandanlarının yerini sordu. Er, eliyle işaret ettiği yoldan onları, Trikopis’e doğru götürdü.
“Kendi Malınız Gibi Yiyin”
Kemal Bey, Kumandanı Ali Rıza Bey gelene kadar silahlarını bırakmalarını istedi. Tüm askerler, ileride Trikopis’in işaret ettiği bir dereye silahlarını teker teker attı. Ali Rıza Bey, Kemal Bey’in yanına vardığında atından indi. Arkasında Karargâh Makineli Tüfek Subayı Yüzbaşı İbrahim Bey ve karargâhın atlıları vardı.
Ali Rıza Bey, dost bir edayla Trikopis’e elini uzattı. “Üzülmeyin General. Harp talihi her asker için yenmek kadar yenilmektir de. Esasen Yunan ordusu için memleketimizde yapılacak bir iş de yoktu. Netice Hakkın tezahürüdür. Öyle değil mi” diye sordu. Trikopis, onaylarcasına başını salladı.
Tam bu sırada Trikopis’in yiyecek bir şeyler arandığı dikkatlerini çekti. Trikopis, biraz çekinerek uzun zamandır yiyecekten mahrum olduklarını söyledi. Kendisine, 9. Alay’ın erlerinin torbalarındaki Yunan peksimeti uzatılırken Ali Rıza Bey gülümsedi. “Ordumuz durmadan ve dinlenmeden takipte olduğu için iaşe ikmalini de Yunan ordusunun terk ettiği malzemeden yapıyoruz. Size kendi peksimetinizden ikram ediyoruz. Biz Türklerin, bu tür durumlarda kullandığı güzel bir deyim vardır. Peksimetler sizin. O nedenle kendi malınız gibi yiyin ve teşekkür etmeyin” dedi.[4]
Bir Rapor da Yüzbaşı Nihat Ok’tan
Türk ordusuna bağlı birlikler hemen hemen her yerde Yunan birliklerinin döküntülerini topluyordu. Tabii bu esirler arasında yüksek rütbeli subaylar da bulunuyordu. 23. Tümen 69. Alay’a bağlı 1. Tabur da Yunan Başkumandanı General Trikopis’i, 5. Kafkas Tümeni değil, kendilerinin esir aldığını belirtiyordu. 69. Alay 1. Tabur Kumandanı Yüzbaşı Nihat (Ok), yazdığı muharebe raporunda özetle olayı şöyle anlatıyordu:
“2 Eylül 1922’de iki general, yüz kadar karışık rütbede düşman subayları geldiler. Bir protokole göre teslim olacaklarını ve kuvvetlerinin mevcut 12.000 olup 1. ve 2. Kolorduların birliklerinden oldukların söylediler. Generallere cevaben, protokollerin geride yapılacağını Tabur Kumandanı Yüzbaşı Nihat bildirmiş ve iki general ile tercümanları, tabur emir subayı ile geriye gönderilmişse de yolda önlerine çıkan 5. Kafkas Tümeni bunları zorla almıştır. 100 zabitle 600 er ve 82 hayvandan gayrı diğer esirlerle çok miktarda hayvan, silah, cephane ve eşya 5. Kafkas Tümeni’ne bırakılmıştır.”[5]
Trikopis’in “esaret” haberi Türk askerleri arasında büyük sevinç yarattı. 5. Kafkas Tümeni 9. Alay’dan Yd. P. Teğmen İbrahim Efendi, esaretin duyulma anını günlüğüne şöyle not ediyordu:
“Akşama yakın kuzeye doğru istikamet ettiğimizde düşmanın kuşatılmış 12.000 askerinin teslim haberini aldık. Yorgunluğumuzu unutarak sevincimizden bağırdık.”[6]
Esaret Yeri “Kim Esir Aldı” Tartışmalarını Sonlandırıyor
General Trikopis ve yanındakilerin esir alındığı yer de kimin esir aldığı gibi tartışmalı. Ancak saha araştırması da yapan Selim Erdoğan tarafından kaleme alınan ve serinin üçlemesinin sonuncusu “İstiklal/Vatanda Bir Tek Düşman Kalmasın” isimli eserin dipnotunda bu tartışmaya çok net yanıt veriliyor:
“General Trikupis’u kimin esir aldığıyla ilgili pek çok iddia vardır. Öyle ki 2. Süvari Tümeni’nden bir subay bile konuşla hiç ilgisi olmadığı halde Trikupis’i birliğinin esir aldığını iddia edebilmiştir. General Trikupis ve grubunun teslim olduğu yer konusunda da tıpkı kimin esir aldığı gibi, tartışmalar farklı senaryolar vardır. Bu çalışma kapsamında söz konusu senaryoların hepsi tatbik edilmiş ve merhum Ali Rıza Benli’nin günlüğünde aktardığı rota ve varış noktasının tam olarak sahaya uygulanabildiği görülmüştür.”[7]
Yanlış bilgi içeren tweetler insanlara, doğru bilgi içerenlerden altı kat daha hızlı ulaşsa da güneş balçıkla sıvanmıyor. Dönemin tüm araştırmalarında Afyonlu Ahmet Çavuş’un adı hiç geçmemektedir. Ahmet Çavuş elbette bu ülke için çarpışan binlerce kahramandan biridir. ruhu şad olsun ancak Yunan Başkomutanı Trikopis’i esir alan 5. Kafkas Tümeni Tugay Komutanı Alb. Ali Rıza Bey’den başkası değildir.
[1] https://www.science.org/content/article/fake-news-spreads-faster-true-news-twitter-thanks-people-not-bots
[2] Sinan Onuş, Kızılca Kıyamet Alb. Ali Rıza Bey ve Yzb. Fuat Bey’in Günlükleri, Kopernik Kitap, 3. Baskı, İstanbul, 2018, s. 435-449.
[3] Nikolaos Trikupis, General Trikupis’in Hatıraları, Çev., Ahmet Angın, Kitapçılık Yayınları, İstanbul, 1967, s. 100-103.
[4] ATASE arşivi 25160/33 ve 104 no’lu dosyalar. Ziya Göğem, Kurmay Albay Dadaylı Halit Beğ Akmansü, Halk Basımevi, 1954, C. 1, s. 148-156; Orhan Savaşeri, Türkiye Muharipler Dergisi, Eylül 1979, sayı 9/316, s. 13-19, Yakın Tarihimiz, 1962-63, C. 3, s. 35-37 ve Ş. Pamirtan’ın, 9 Ekim 1964 günlü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan anıları.
[5] Kemal Niş, Reşat Söker, Türk İstiklal Harbi II. Cilt Batı Cephesi 6. Kısım III. Kitap Büyük Taarruzda Takip Harekâtı (31 Ağustos-18 Eylül 1922), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1969, s. 52-54.
[6] İbrahim Sorguç, Bu Defa Ne İçin Harp Edeceğimi Biliyorum, T. İş Bankası Yayınları, 2009, İstanbul, s. 122.
[7] Selim Erdoğan, İstiklal/Vatanda Bir Tek Düşman Kalmasın, Kronik Kitap, 2022, İstanbul, s. 66-68.