Bursa’nın Nilüfer İlçesine bağlı Gölyazı Mahallesi sınırlarında kalan, antik dönemde Apollonia ad Rhyndacum olarak anılan kentte 2015 yılında arkeolojik yüzey araştırmaları ile başlayan çalışmalar, belirli aralıklarla farklı alanlarda kurtarma ve sondaj kazıları ve ek olarak koruma çalışmaları olarak devam etmiştir. Kazılar; Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ile Bursa Müze Müdürlüğü başkanlığında, Bursa Uludağ Üniversitesi bilimsel danışmanlığında ve Nilüfer Belediyesi iş birliği ile antik kentin nekropol sahasında, Kaya Kutsal Alanı'nda (Nişli Alan), Kız Ada’da bulunan Apollon Kutsal Alanı’nda ve Antik Tiyatro'da gerçekleştirilmiştir.
Antik Propontis (Marmara Denizi) ile Olympos (Uludağ) arasında, Apolloniatis’in (Uluabat Gölü) kıyısında yer alan Apollonia ad Rhyndacum[1], Antik Çağ’da Bithynia Bölgesi’nin önemli kentlerinden birisidir. Apolyont Gölü’ne adını veren Apollonia a.R., Bursa-Karacabey karayolunun 35. kilometresinden güneye sapıldığında 7 kilometre içeridedir. Modern yol, yerli halk tarafından “Gâvur Mezarlığı” olarak adlandırılan nekropolün ortasından geçerek kente ulaşmaktadır
Tiyatro Kazı Çalışmaları
Bursa İli, Nilüfer İlçesi, Gölyazı Mahallesi, Apollonia ad Rhyndacum Antik Kenti Tiyatrosunda, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 06.05.2021 tarih ve 1374008 sayılı izni ile Bursa Müzesi Müdürlüğü’nün başkanlığında, Bursa Uludağ Üniversitesi bilimsel danışmanlığında yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarının 2021 sezonundaki bölümü 26.07.2021 tarihinde başlamıştır.
Antik kentin resmi yapılarının yarımadanın karaya yakın iç kısmındaki Zambak Tepe yamaçlarında yoğunlaştığı düşünülmektedir. Zambak tepe konum itibariyle önemli hâkim bir yere sahiptir (Resim: Tepenin güneybatı yamacında tiyatro, kuzey yamacında stadion ve doğu yamacında ise kült alanı olduğu bilinmektedir.
Bursa Müze Müdürlüğü adına Kazı Başkanlığını üstlenen müze müdürü Sayın Çiğdem Durakoğlu’na ve müzeyi temsilen aramıza katılan İbrahim Arcagök ve Nazile Kahraman Çalışkan’a destek ve yardımlarından dolayı minnettarız. Kazının sponsorluğunu üstlenen, iyi niyet ve iletişimleri sayesinde uyum içinde çalıştığımız Nilüfer Belediyesi’ne ve Belediye Başkanı Turgay Erdem’e çok teşekkür ederiz. Kazıya heyet üyesi ve stajyer olarak katılan uyumlu ve özverili çalışmalarından dolayı tüm çalışma ekibine teşekkür ederiz. Kazı çalışmalarına; Prof. Dr. Mustafa Şahin, Doç. Dr. Reyhan Şahin, Dr. Öğr. Üyesi Filiz İnanan ve Arş. Gör. Gonca Gülsefa, Nilüfer Belediyesi’ni temsilen Osman Ercan, doktora öğrencisi Hasan Giray Özatalay, mimar Başak Su Şahin, yüksek lisans öğrencisi Burakhan Uğurlu, lisans öğrencilerinden Yasemin Suluova, Deniz Geleri, Gonca Hancıoğlu, Sermin Zengin, Ömür Poyraz, Nour Abboud, Özgenaz Yalçın, Rabia Özdemir, Oya Erden, Sümeyya Seda Köfe, Suhailai Aini, Melike Hilal Buğa, Sena Acar ve Yusuf Aksüzek katılmışlardır.
19. yüzyılda seyyahlar defalarca bu bölgeye ziyarette bulunmuşlardır. Uzun süre kentle ilgili bilgilerimiz seyyahların verdiği bilgiler ve daha önce yapılan yüzey araştırmalarıyla sınırlı kalmıştır. Tiyatro yapısıyla ilgili ilk bilgiler, Apollonia a.R. kentini Gölyazı’ya lokalize eden Hamilton tarafından verilmiştir. Apollonia a.R. Antik Kenti 19. yüzyıl seyyahlarından başlayarak, daha sonra klasik arkeologların, epigrafların ve Bizans Dönemi uzmanlarının ilgisini çekmiştir. Lé Bas “Voyage Archéologique en Gréce et en Asie Mineure” isimli kitapta küçük bir kent planı içerisinde tiyatro yapısına da yer verilmiştir[1] (Resim: 3 - 4). Böylelikle yapının kent planında da lokalizasyonu yapılmıştır.
Ayrıca, Hasluck, 1910 yılında yayımlanan, “Cyzicus” isimli kitabında Kyzikos ve çevresinde yapmış olduğu ziyaretlerden bahsederken Apollonia a. R. Kentine de yer vermiştir.
İlerleyen yıllarda Y. Ötüken, A. Durukan, H. Acun ve S. Pekak’ın yazmış olduğu Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler isimli serinin 4. bandında, sözü edilen bölgenin Bizans yapılarından bahsedilmektedir.
2002-2010 yılları arasında Serdar Aybek ve ekibi tarafından bu bölgede yüzey araştırmaları yapılmıştır[1]. Bu kapsamda antik tiyatro olarak belirtilen alanda jeofizik çalışmalarına da yer verilmiştir. Yapılan jeofizik çalışmalarla tiyatronun tahmini sahne alanı tespit edilmiş ve burada özdirenç tomografi incelemeleri yapılmıştır. Alandan toplam üç profil alınmış, iki profil birbirine paralel diğer tek profil ise bu iki profile dik olarak planlanmıştır.
Bu üç profilde antik tiyatro sahnesinin ortasından geçmektedir. Muhtemel cavea ve skene doğrultusunda uzanmakta bir başka profille ise tahmin edilen parados yönünden ölçüler alınmıştır. Elektrotlar arası mesafe bir metre olmak üzere, 1. ve 2. profillerin boyları 23 metre, 3. profil ise 27 metre açılımlıdır. Yapılan çalışmalar neticesinde kayalık yamaca dayalı tiyatronun parados girişleri, cavea sıraları, orkestra zemini ve sahne binası bölümlerinin iyi korunmuş olduğunu sonucuna ulaşılmıştır.
2014-2015 yıllarında “Bursa ve İlçeleri Kültür Envanteri Projesi” kapsamında Prof. Dr. Mustafa Şahin’in başkanlığında Gölyazı Mahallesi’ne ziyaretlerde bulunulmuş, tiyatro alanında yer alan bazı blokların mimari envanterleri yapılmıştır.
Yüzeyde yapılan araştırmalarda Doğu parados duvarı iyi korunmuş olmasına rağmen, cavea’nın tahrip edilmiş olduğu düşünülmektedir. Tiyatronun iki diazoması olabileceği üzerinde durulmaktadır. Bu alanda tiyatroya ait olabilecek çok fazla blok yer almaktadır. Ayrıca tiyatronun bulunduğu alanda Zambak Tepe yapısı olarak isimlendirilen alanda kısmen düzeltilmiş anakaya ve taş duvarlar tespit edilmiştir. Şehir surlarının ilk bölümünün stadyumdan başlayarak Zambak Tepe’yi de (Aziz George Tepesi) içine alacak şekilde bütün yarımadayı çevirdiği öngörülmektedir.
Zambak Tepe’de mermer oturma sıraları ve tiyatroya ait olduğu düşünülen mimari mermer bloklar yer almaktadır .Oturma sıraları uzunluğu 36, genişlikleri ise 67 cm ve girinti yapan üst silmesi ise 9 cm olarak tespit edilmiştir . Bunun yanı sıra alanda in situ oturma sırasına ait olabilecek (58 cm uzunluk, 110 cm genişlik ve 40 cm derinlik, Dübel: genişlik 5x5 cm, derinlik ise 4 cm) bloğun temellerine rastlanılmıştır .Kentin Bizans Döneminde tahkimatı yapılan sur duvarları üzerinde de yoğun miktarda devşirme malzeme
olarak kullanılan antik tiyatroya ait basamaklar bulunmaktadır. Sözü edilen spolia oturma sıralarının ölçüleri de tiyatro alanındaki oturma sıralarıyla aynıdır.
2006 yılında yapılan yüzey araştırmalarında tiyatronun parados girişleri, orkestra, sahne binası ve cavea sıralarının bir bölümü tespit edilmiştir.
Oturma bloklarının çoğu Geç Antik Dönem’de sur duvarlarında yeniden kullanılmıştır. Çapı yaklaşık 75m olan cavea iki diazomalı ve yaklaşık 5381 seyirci kapasiteli olabileceği düşünülmektedir. Devşirme taşlar ve harç katkılı moloz taş örgüler, Geç Antik Çağda inşa edilen evre ile ilgili olmalıdır. Anadolu’daki birçok klasik antik kentin tiyatrolarında olduğu gibi, Apollonia ad Rhyndacum Antik Kenti tiyatrosunda da oturma sıraları MS 6. yüzyıldan itibaren yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar nedeniyle tahrip edilmiştir[4]. Tahrip edilen tiyatro mimarisine ait bloklar kentlerin savunma sistemlerinin daha önemli olmaları nedeniyle, geç dönemde sur duvarlarına transfer edilerek savunma sistemlerinde spolia/devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Helenistik Dönem ’de inşa edilen kentlerin sur duvarları, daha sonra Pax Romana ile önemini yitirmiş ve Hristiyanlıkla birlikte zaten tiyatro, hamam gibi halkın bir araya geldiği kamu yapıları pagan dinlerle ilişkili olmaları ve onları çağrıştırmaları nedeniyle lanetlenerek kullanılmamaya çalışılmıştır. Böylece güvenlik söz konusu olduğunda, tiyatro gibi kamu yapıları ilk gözden çıkarılanlardan olmuş ve yapı elamanları savunma duvarlarına devşirme malzeme olarak taşınmışlardır.
Tiyatro alanında ilk defa bilimsel arkeolojik kazı çalışmalarına 16.08.2021 tarihinde başlanmıştır. Tiyatro yapısı, Zambaktepe olarak isimlendirilen tepenin güney yamacında inşa edilmiştir. Aynı zamanda yapının inşaat malzemesi alanda bulunan ana kayanın işlenmesiyle oluşturulmuştur. Antik Yunan kentlerinin klasik kent örüntüsüne uygun olarak tiyatro göl manzaralıdır. Vitrivius tiyatrolarla ilgili genellikle kentlerde yer alan tiyatro yapılarının denize baktığından bahsetmektedir, Apollonia kentinde ise denizin yerini göl almıştır.
Kazı çalışmalarından önce harita uzmanları tarafından tiyatro yapısının oturduğu alan üzerinde harita koordinat sistemi zemine uygulanmış ve plan kare sistemi oluşturulmuştur. Kazı çalışmalarında yapılan açmalar bu sisteme göre isimlendirilmiştir.İlk olarak 1A ve 1B açmaları tiyatronun doğu paradosunu açığa çıkarmak için planlanmıştır
Tiyatro arazisi güneye bakmamalıdır. Güneş tiyatronun kavisli kısmında tüm gücü ile parladığında, burada kısılıp dolaşamayan hava olduğu yerde kalıp ısınır ve giderek kor sıcaklığına ulaşarak yakar, kurutur ve insan vücudunun bütün sıvılarına zarar verir. Bu nedenlerle, bu gibi yönlerden sağlıksız olan arazilerden kaçınılmalı ve sağlıklı araziler seçilmelidir.
2021 yılı Apollonia a.R. tiyatro kazılarında doğu parados duvarının kuzey bölümü ve bu bölümle bağlantılı tiyatroyu dışardan çepeçevre saran analemna duvarının temelleri açığa çıkartılmıştır . Daha önceki dönemlerde yapılan yüzey araştırmasında tiyatro caveasının çapı 75 metre olarak ölçülmüştür. Bu çap bilgisine göre tiyatro kapasitesi yaklaşık 5381 olarak önerilebilir .Cavea kısmında yapılan açmalarda, özellikle tiyatroda önemli kişilerin oturduğu prohedria bölümüne ait olması muhtemel alanda iki açma planlanmış, ancak yapılan çalışmalar sonucunda oturma sıralarının mevcut olmadığı tespit edilmiştir. Tiyatronun henüz kazı çalışmaları yapılmamış diğer cavea alanı detaylı incelendiğinde, yalnızca iki yerde tiyatronun oturma sıralarının üstüne yerleştirildiği in-situ temel blokları görülmüştür. Bu temel bloklarının her iki kenarında dübel delikleri mevcuttur. Muhtemelen Apollonia ad Rhyndacum Antik Kenti tiyatrosunda oturma sıraları MS 6. yüzyıldan itibaren yaşanan ekonomik ve siyasi sıkıntılardan dolayı, tiyatro mimarisine ait bloklar kentlerin savunma sistemlerinin daha önemli olmaları nedeniyle, Helenistik Dönem’de inşa edilen daha sonra Pax Romana ile ihtiyaç duyulmayan sur duvarlarına transfer edilerek savunma sistemlerinde spolien/devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Hristiyanlıkla birlikte zaten tiyatro, hamam gibi halkın bir araya geldiği kamu yapıları pagan dinlerle ilişkili olmaları ve onları çağrıştırmaları nedeniyle lanetlenerek kullanılmamaya çalışılmıştır.
Tiyatronun genel yapı özelliğine baktığımızda bulunduğu lokasyon, yani bir yamaca yerleştirilmiş oluşu ve göl manzarasına sahip olması tipik Antik Yunan mimarisi özelliklerini yansıtmaktadır. Helenistik Dönem’e özgü duvar yapım teknikleri demir ve kurşun kullanılarak yatayda birleştirilen blokların özelliği tiyatronun MÖ 3. yüzyılda inşa edildiğine işaret etmektedir. Ayrıca mimariyle paralellik gösteren seramik buluntuların yoğunluk grubu MÖ 3 ve 2. yüzyıla tarihlenen Helenistik astarlı tabak ve kâse parçaları, megara kaseleri yapı tarihi ile uyumluluk göstermektedir. Bunun yanı sıra son açmada bulunan MÖ 310 yıllarına tarihlenen Makedon sikkesi kentin kuruluşunun MÖ 4. yüzyılın son çeyreğinden daha erkene çekilebileceğini açıkça göstermektedir.