Bursa Uludağ Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Hasan Arslan ve Prof. Dr. Fuat Sezgin Merkez Kütüphanesi Müdürü Kazım Şentürk ile 31 Mayıs’ta kütüphanenin dünü, bugünü ve geleceği üzerine keyifli bir söyleşiye imza attık. Hemen belirteyim; bu buluşmaya üniversitenin basın biriminde çalışan Sayın Barış Gülkaya’nın büyük katkısı oldu. Anlatılanları paylaşmadan önce Bursa’nın kütüphane kültürü üzerine düşüncelerimi yazmak istiyorum. Böylece üniversite kütüphanesinin üzerinde sorumluluk daha iyi anlaşılacaktır.
Soldan Sağa: Uğur Ozan Özen, Hasan Arslan, Kazım Şentürk
Bir süredir Zeytinburnu Belediyesi’nin yayımladığı Z Dergisi’nin Kütüphaneler (Mayıs 2021) sayısını okuyorum. İstanbul’un 300 bin nüfuslu ilçe belediyesi, 500 sayfalık kaliteli bir dergi yayımlamış. İnsan okumaya doymuyor.
2000’li yıllara kadar, Kültür Bakanlığı’na bağlı il ve ilçelerdeki kütüphane binaları okuyucu merkezli değil de kitapların saklandığı merkezler halindeydi. Halk Kütüphaneleri öğrencilerin ödevlerini yapma, lise ve üniversite sınavlarına hazırlandıkları yerlerdi. Birçoğu hâlâ aynı durumda. Bu durumun en önemli sebebi, Ankara’ya bağlı oluşlarının yanı sıra yereldeki yöneticilerden yeterince destek görmeyişleri olarak açıklanabilir. Uzun yıllar boyunca yerelde öncelikli amaç, halkın temel ihtiyacı kitap ve kütüphane olarak görülmedi. El üstünde tutulması gereken kütüphaneciler, yalnızlıkla baş başa bırakıldı.
AZALAN ESKİ KİTAPLAR
Bursa İl Halk Kütüphanesi’nin 1980’li yıllarda yeni binada hizmet vermeye başlaması, o dönem için ileri bir adımdı. Bursa’nın merkezinde, öğrencilerin kullanabileceği, tek kütüphaneydi. 1990’lı yıllarda biraz ekonomik kriz, biraz da Ankara’nın gözünde Bursa’nın taşra olarak görülmesi nedeniyle pek yeni kitap alınmıyordu. Gazete koleksiyonu pek keşfedilmemişti. Yüz yıl öncesi yayımlanmış yabancı dildeki kitaplardan 1980’li yıllara kadar birçok kitap koleksiyonda vardı. Eğer 16-20 yaşında araştırmaya meraklı biriyseniz kütüphanenin koleksiyonu size yeni kapılar açıyordu. 2000’li yıllarda ekonomi düzeldikçe yeni basılan kitaplar kütüphaneye alınmaya başlamasıyla eski baskı kitaplar düşüm yapılarak azaltıldı. 2015’te restore edilince eski kitaplar biraz daha azaldı.
1998 yılında Bursa Şehir Kütüphanesi’nin açılması ise her şeyi değiştirdi. Bursa’da modern kütüphane tarihinin başladığı yer diyebilirim. Açılış tarihi 11 Eylül 1998… O gün, akşam okuldan çıktıktan sonra koşa koşa kütüphaneye gitmiştim. Raflarda yeni kitaplar vardı. İl Halk Kütüphanesi gibi akşam 17:00’ye kadar değil, 20:00’ye kadar açıktı. Hele kış mevsiminde, kütüphaneden çıkıp, Atatürk Caddesi’nde yürümek çok keyifliydi. Karanlık, kar, kelimeler…
KÜTÜPHANE KUYRUKLARI
Bursa Şehir Kütüphanesi’nde Bursa Belgeliği oluşturulmuştu. Yeni baskısı yapılmayan kitaplar, unutulan yazarlar, piyasada zor bulunan kitaplar, dergiler kısacası her şey raflardaydı. Kütüphanenin konferans salonunda söyleşiler yapılıyor, konserler veriliyor, resim sergileri açılıyordu. Kütüphane etkinlik programı hazırlanıyordu. Yeni satın alınan veya bağışlanan kitaplar listeleniyordu. Bursa’da ve ulusalda yayımlanan bütün gazeteler ve dergiler alınıyordu. Okumaya saatler, günler yetmiyordu. Bursa Şehir Kütüphanesi’nin çalışanları gençti. 15-20 arasındaki gençlerle çok kolay iletişim kurabiliyorlardı. Ancak kısa süre sonra sorunlar başladı. Bursa’nın merkez ilçeleri Yıldırım, Osmangazi ve Yıldırım’da kütüphane yoktu. Öğrencilerin ders çalışabileceği, ödevlerini yapabileceği mekâna ihtiyaç vardı. Kütüphanenin önünde kuyruk olunuyordu. Yeni kütüphanelere ihtiyaç vardı. 2010’lu yıllarda eski baskı kitapları elden çıkarmaya başladılar. Ülkede daha fazla gazete ve dergi çıkmasına rağmen kütüphaneye alınan gazete ve dergiler azaltılmaya başladı. Kütüphane artık eskisi gibi değil.
Nilüfer Belediyesi, Yılmaz Akkılıç’ın (emekli asker, kitapçı ve siyasetçi) Akkılıç Kültürevi’ni, 2007 yılında yeniden yapılandırarak Akkılıç Kütüphanesi olarak açtı. Sonrasında birçok yeni kütüphane halkla buluştu:
Üçevler, Şiir…
Açılan kütüphanelerin hiçbiri şehir kütüphanesi niteliğinde değildi.
Yıldırım Belediyesi ise kütüphane konusunda çok geç kaldı. Geçmiş belediye yönetimleri (2004-2019) kütüphaneye ilçenin temel ihtiyacı olarak görmeyince iki kuşak kaybedildi. On küsur yıl önce Barış Manço Kültür Merkezi’nin içinde Yunus Emre Kütüphanesi açılmıştı. Kitap koleksiyonu kaliteli kitaplardan oluşturulmadı. Ucuz baskı dünya klasikleri raflarda yerini aldı. O bölgede yaşayan öğrencilerin ders çalışma mekânıydı.
Yıldırım Belediyesi’nin yönetiminde görev alan kişiler, uzun yıllar boyunca ilçeye kimlik kazandırmak için turizmi (Cumalıkızık ve Zeyniler) ön plana çıkardı. Aslında yirmi yıl önce kütüphane, sanat ve müzeleri ön plana alarak hareket edilseydi, bugün ilçe halkının kültür sanata bakışı değişebilirdi. 2020 yılından sonra belediye yönetimi 24 saat açık kalan iki kütüphane açtı. Açıkçası bu sadece ilçede değil Bursa’nın kütüphane tarihinde büyük bir aşamadır. İlçe nüfusunu göz önüne aldığımızda belediye yönetiminin daha fazla kütüphane açması gerekiyor. Bir kuşak sonra daha büyük kütüphanelere ihtiyaç olacak. Bir gün Yıldırım Kent Müzesi, Yıldırım Şehir Tiyatrosu, Yıldırım Senfoni Orkestrası kurulacak.
BURSA’NIN ASIL İHTİYACI
Mehmet Ali Deniz Kültür Vakfı, Bursa’ya üç kütüphane kazandırdı. Nalbantoğlu’nda açılan ilk kütüphane Kültür Bakanlığı’na bağışlandı. Mehmet Ali Deniz Kütüphanesi adıyla faaliyet gösteriyor. Vakıf, kendisi işletmeye devam etse çok daha iyi olurdu. Çünkü kütüphane devletin elinde heder oldu. İkinci kütüphane aynı isimle Kayhan’da, ikincisi ise Faik Deniz Halk Kütüphanesi adıyla İnegöl’de açıldı. İlkokul öğretmeni ve kitap sevdalısı Mehmet Ali Deniz’in, ailesinin, onu seven insanların şehre katkısını her daim sürecektir. Kayhan’daki kütüphane araştırma yapmak isteyen kişiler için vazgeçilmezdir. Aradığınız kitapların birçoğunu bulabilirsiniz.
Bütün bunları yazmamın nedeni, şehrin kütüphanelerinin parçalı olduğunu anlatmak içindir. Adı geçen kütüphanelerin koleksiyonları 30 ile 80 bin arasında değişiyor. Bursa’nın asıl ihtiyacı bir milyon kitap kapasiteli kütüphanedir. Bunun için elimize çok güzel fırsat geçmişti. Eski Atatürk Stadı yıkıldıktan sonra, o alana önümüzdeki yüz yılın ihtiyaçları düşünülerek kütüphane inşa edilebilirdi.
Ne yapıldı?
Yemyeşil Kültürpark’ın yanı başına Millet Bahçesi, üst tarafına birkaç bin kitaptan oluşan Millet Kıraathanesi açıldı. Bursa’daki kütüphanelerin çok büyük kısmı mimari alanda hayal kırıklığıdır. Ne iç mekânda ne de dışardan bakıldığında insanları mutlu edecek yapıda değildir. Başka amaçlar için inşa edilmiş mekânlar kütüphaneye dönüştürülmüştür. Altıparmak’a yapılacak bu kütüphane için mimari tasarım yarışması açılabilir, çağdaş bir mimari üslupta yapılabilirdi. Sanayi ve ticaret şehri diye adlandırılan Bursa, bu işin altında kalkabilirdi. Önce hayal kurmak lazım.
CUMHURİYET’TEN SONRASI
Uludağ Üniversitesi Kütüphanesi için biraz daha sabredin. Cumhuriyet’ten önce medreseler ve tekkelerin kendi kütüphaneleri vardı. Halka açık “umumi” kütüphane için Cumhuriyet’ten sonrasını beklemek gerekiyordu. Şehrin kitabiyat hayatındaki büyük değişim medrese ve tekkelerin kapatılmasıyla oldu. Şehir kültürü, 1300’lerden 1900’lerin başlarına kadar medrese, cami ve tekkelerde vücut bulmuştu. 1924’ten sonra buralardaki kitaplar bir araya toplanmış, İnebey El Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi’nin (restorasyondan sonra İnebey Yazma Eser Kütüphanesi) temelini oluşturmuştu.
İstanbul başta olma üzere İzmir, Selânik ve birçok Osmanlı şehrinde matbaalar açılmıştı. Ancak bu matbaalarda basılan eserlerin Anadolu’daki kitap ticareti ve kültürüne katkısı zayıf kalmıştı. Anadolu’da asıl değişim Vilayet Matbaaları ile başlamış, bu matbaaların açtığı yol, daha çok gazete ve mecmua basımının ön planda olduğu özel matbaaları ortaya çıkarmıştı. Özellikle medreselerde kitap denildiğinde matbaa baskısından ziyade el yazmalar anlaşılıyordu. Bu kütüphaneler yüz yıllar boyunca medrese öğrencilerine hizmet etmiştir. Aynı cümleleri cami ve tekke kütüphaneleri için kurmak yanlış olmaz.
1924-1975 yılları arasında, yarım yüzyıl şehrin kitabiyat hayatı ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri merkezli olmak zorunda kaldı. 1958 yılında Sahaflar Çarşısı’ndan başlayıp Kapalı Çarşı’ya yayılan yangınla birlikte geçmişten gelen ne varsa (el yazma ve basma, gazete ve mecmua, belki belgeler) kül olmuştu.
ÜNİVERSİTENİN FARKI!
Bursa’da çok geç bir tarihte, 1975’te, üniversite kurulabilmiştir. 1970 yılında, İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Tıp Fakültesi ve Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Fakültesi açılmıştı. Bu kadar sözden sonra Bursa Uludağ Üniversitesi’nin kütüphanesini anlatabilirim.
Barış Gülkaya ile kütüphanenin önüne geldiğimde bir an durdum. Şaşırdım. Kütüphanenin çevresinde peyzaj çalışması yapılmış, güller, çiçekler ile kütüphane farklı bir havaya kavuşmuş, karşıdaki kafeler ve oturma alanlarıyla birlikte yeni bir yaşam alanı ortaya çıkmıştı.
Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Hasan Arslan ve Kütüphane Müdürü Kazım Şentürk’e aklımdaki bütün soruları sordum. Yakın ilgi ve sabırları için teşekkür ederim.
Kütüphane iki binadan oluşuyor. Binalara dışardan bakarken bile iki farklı yıllarda inşa edildikleri belli. Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı 1984 yılında kurulmuş, 1987 yılında Rektörlük binasında bir oda kütüphane haline getirilmiş. Eski kütüphane binasının temeli 1991 yılında atılmış, 1999 yılında açılmış. Ek binanın inşaatı 2018’de başlamış, o da 2020’de açılmış. Ek binanın inşaatı sırasında iç mimarla çalışılmış. Çağdaş iç dekorasyon ve renkler ile öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde ferah, rahat bir ortam oluşturulmuş. Önümüzdeki yıllarda eski binada elden geçirilecekmiş.
HEDEF 30 BİN METREKARE
Kütüphane toplamda 14 bin metrekare alanda hizmet vermektedir. Daire Başkanı Hasan Arslan, amacının kütüphaneyi daha fazla büyütmek, kapalı alanı 20 bin, 30 bin metrekareye çıkarmak olduğunu söyledi ki, hayal etmek dahi işe başlamak anlamına geliyor.
2007 yılında kütüphanede 80 bin civarı basılı yayın (kitap, dergi, gazete) varmış, 2023 yılı itibariyle 200 bine çıkmış. E-kitap ise bir milyon civarındaymış. Üniversitenin Görükle kampüsünde 40 bin, kampüs dışında 30 bin öğrencinin eğitim gördüğünü düşündüğümüzde, daha fazla basılı yayına ve e-kitaba ihtiyaç olduğu şüphesiz.
Kütüphaneye kitap alımlarında iki yol izleniyormuş. İlki, öğrenci ve öğretim üyelerinin kütüphanenin internet sitesi üzerinde gündüz, gece, yer ve zaman fark etmeksizin online talepleri dikkate alınıyormuş. Bütün aşamalar sırasında (başvurunuz alındı, kitap satın alındı, kitap kütüphanemize geldi gibi) talep eden kişiye bilgi veriliyormuş. Kitap kütüphaneye geldiği sırada üç gün revize ediliyor, eğer talep eden kişi kitabı ödünç almazsa, rafa konularak herkesin kullanımına açılıyormuş. Görükle kampüsünün dışındaki öğrencilerin elektronik kaynakları yararlanmalarında herhangi bir sıkıntı yok. Tek problem basılı kaynaklara ulaşmaları konusunda oluyormuş. Talep geldiğinde kısa zamanda değerlendirmeye alıp kitabı ulaştırıyorlarmış. İkinci yol ise, kütüphanecilerden oluşan yayın komisyonu. Komisyon güncel yayınları takip ederek talep gelmeden kitabı satın alıyormuş.
MEZUNLARIN DESTEĞİ
Kütüphanenin 2023 yılında yayın alım bütçesi 8 milyon liradır. Bu rakamın daha fazla artması için özellikle Uludağ Üniversitesi’nden mezun iş insanlarının desteği gerekiyor. Rektörlüğe kütüphaneye yayın alımı şartıyla bağış yapılması gerekiyormuş. İş insanlarına şunu hatırlatmak istiyorum. Üniversitede iyi eğitim yapılabilmesi, öğrencilerin iyi yetişmesi, yanınızda çalışacak kişinin donanımlı olabilmesi için kütüphaneye destek olmalısınız. Önümüzdeki on yıl içinde kütüphaneye yeni kitap alımlarıyla basılı yayın sayısının 500 bine çıkmasını diliyorum. Böylece Türkiye şartlarında birinci sınıf üniversite kütüphaneleri (Bilkent Üniversitesi, ODTÜ gibi) seviyesine ulaşılmış olur. Eğer kütüphaneye para değil, özel kütüphanenizi bağışlayacaksanız izlenen yol şöyle. Önce komisyon kuruluyor, eğer kriterlere uygun ise alınıyormuş. Daire Başkanı ve Kütüphane Müdürü, kitap alımlarında hedefin nicelik değil nitelik olduğunu özellikle belirtti.
Kütüphanenin toplam oturma kapasitesi bin 891’dir. Kampüste öğrenci sayısı ise 40 bin. Gün içinde öğrenci sirkülasyonu göz önüne alındığında toplam 5-6 bin öğrenci kütüphaneden yararlanabilmektedir.
PERSONELDEN SÜREKLİ DESTEK
Eğer üniversite öğrencisi veya öğretim üyesi değilseniz, izin alarak kütüphaneden yararlanabilirsiniz. İnternet sitesinde “Bize Sorun (Canlı Sohbet)” linkini tıklayarak hafta içi mesai saatleri içinde çalışanlar size yardımcı oluyormuş. Telefon ederseniz veya e-posta yazarsanız yine geri dönüş oluyormuş. Kitap, dergi ve gazete arşivinden yararlanmak isteyen kişiler, kütüphane personelini önceden bilgilendirdiğinde okuyucuya kolaylık sağlanıyormuş.
Öğrencilerin kütüphaneyle ilgili problemleri de canlı sohbet yoluyla hemen çözülüyormuş. İdari personel hafta sonu kütüphanede olmadığı için sorular ilk iş gününde cevaplanıyormuş. Öğrenci veya öğretim üyesi olmayan kişiler yani dış kullanıcı, eğer kütüphaneye hafta sonu geleceklerini bildirirlerse yardımcı oluyorlarmış. Daha önce birçok kere kütüphanedeki kitaplardan ve gazete arşivinden yararlandım. Herhangi bir başvuru yapmadan hafta içi kütüphaneye gittiğimde, güvenlik kütüphane müdürüne yönlendirmişti. İzin alarak araştırmamı yapmıştım. Personel okuyucuya elinden gelen desteği veriyor.
24 SAAT HEDEFİ
Kütüphanenin çalışma saatleri hafta içi 08-22, hafta sonu ise 10-19 olarak planlanmış. Bursa’da 24 saat açık olan iki kütüphane var: Mümine Şeremet Uyumayan Kütüphane ve Mimar Sinan Uyumayan Kütüphanesi. Beş yıl önce Bursa Şehir Kütüphanesi de 24 saat açıktı. Sonra vazgeçildi. Üniversite kütüphanesinin 24 saat geçme planı varmış. Ancak Daire Başkanı Hasan Arslan, bu konuda iki problemden bahsetti. İlki üniversitenin içindeki KYK yurtlarının saat 23’te kapanması, ikincisi ise saat 24’ten sonra tren ve otobüslerin çalışmaması. Aslında üniversite yönetimi, KYK yurt yönetimi ve Burulaş bu konuya çok kolay çözebilir. Yurtta kalan öğrenci gece kütüphaneye gitmek istiyorsa adını yurttaki görevliye yazdırır. Görevli, isimleri kütüphaneciye e-postayla gönderir. Böylece gece vakti öğrencinin nerede olduğu konusunda sıkıntı olmaz Burulaş ise kütüphaneden yurtlara, yine kütüphaneden Görükle’ye yarım saatten bir otobüs seferi yapabilir. Böylece gece yurduna, evine dönmek isteyen öğrenci için sıkıntı olmaz. Tek problem şehrin öte yakasında oturan öğrenciler için olur. İstenirse bu konuya da çözümü bulunur.
YENİ BİR UYGULAMA
Kütüphane yönetimi, Türkiye’de yeni bir uygulamayı hayata geçirmiş: Yazılım Mutfağı. Yeni bina yapılırken, her metrekarenin nasıl kullanılacağı tek tek hesap edilmiş. Son teknoloji, kapasitesi yüksek 7 bilgisayar alınmış. Aynı yerde, yazılımla kitaplar için alan oluşturulmuş. Yazılıma ilgi duyan, bu alanda kendini geliştirmek isteyen öğrenci veya akademisyenler online randevu alarak bilgisayarları kullanabiliyor. Hemen yan tarafta ise pal peteği şeklinde tasarlanmış kabinlerin bulunduğu Görsel ve İşitsel Birimi var. Kabinler tek kişilik. Bu hizmetten aynı anda 15 kişi faydalanabiliyor. Öğrenci ödüllü filmleri, dil öğrenmek için filmler, belgeseller, toplam 6 binden filmden istediğini seçerek seyredebiliyormuş. Engelliler için ayrı birim oluşturulmuş. Bilgiye kolay ulaşabilmesi bütün imkânlar seferber edilmiş.
Öğrencinin dikkati dağılmasın diye çalışmasını rahat şekilde yapabilmesi için her öğrenciye masalarda çalışma alanı ayrılmış. Öğrencinin karşısındaki veya yanındaki hareket ettiğinde dikkati dağılmıyor. Kendi alanında bilgisayarını kullanabiliyor, istediği gibi çalışabiliyor. Mekânın aydınlatması ve sandalyelerin konforu öğrenciler için özel olarak tasarlanmış.
Kütüphane yönetimi hayal kuruyor. Daha iyi nasıl hizmet edebiliriz, öğrencilerin, daha fazla zaman geçirebileceği bir kütüphane nasıl olmalı düşüncesini hayata geçirmek için uğraşıyorlar.
Kütüphanedeki işlerin yürümesi için bütün yükü 25’i kütüphaneci, 65 kişi çekiyor. Emekleri unutulmasın…